BU HASRET BİZE BİLE FAZLA
Günah mıdır bu özlemin sebebi, sınav mı?
Bizimki hangisi?
Söyle, kimin günahı bu?
Neden kovuldum, teninin kokusu cennetten?
Ayrı dünyalara neden savrulduk öylece?
Sonra yapamadım,
Aynı soru çınladı kulaklarımda.
Kader… Bir eder mi bizi?
Yoksa başka kentlere mi uçurur?
Savruk birer rüzgar gibi,
Bir muharebe meydanında esen ölüm gibi.
Şubat gibi…
Söyle gökkuşağım,
Nedir bu günahın bedeli?
Ne çöller var aramızda ne de dağlar
Biraz inat, fazlasıyla yasak…
Yoruldu bu şehir, bu inattan.
Hangimizin inadıdır bu?
Senin mi, benim mi?
Yoksa yokluğunda katlanamadığım,
Kaçtığım bu şehrin mi?
Kaçtım, üç bin kilometre kaçtım.
Birkaç deniz ve sıradağlar vardı aramızda,
Yine seni düşünürdüm o çölün ortasında.
Sana yazılanları ve yokluğunda yazılanları okurdum.
-ki sen okumadığında müsvedde idi hepsi-
Sonra yapamadım.
Sensizliği bana ölüm sağrağı gibi sunan
Bu şehre döndüğüm gün,
Aslında sana döndüğüm gündü.
Artık kanmıştım o sağrağı içmeye,
İçemezdim daha fazla.
Kalp, dayanmadı duraksadı birkaç kez seni görmezken.
Söyle kara kalemle çizdiğim gökkuşağım!
Kim seni bana, beni sana yasak kıldı?
Ne suçu var kimsenin ne de günahı,
Aynı gün bizi doğuran,
Kader mi müsebbibi bu ayrılığın?
Yasakları yaşamak zorunda kaldık.
Hangi yasak elmayı yedik kim bilir,
Kovuldum teninin kokusundaki cennetten.
Umay Ana misali,
Ötüken misali,
Adem ile Havva gibi,
Buluşacağız bir gün, kavuşacağız.
Bizim dağımız yok koca şehir bizim…
Vatanım, unutmayı denemek bile istemediğim…
Bu hasret bize bile fazla…
17.01.2024 - 04:55
Eryaman / ANKARA
Bizimki hangisi?
Söyle, kimin günahı bu?
Neden kovuldum, teninin kokusu cennetten?
Ayrı dünyalara neden savrulduk öylece?
Sonra yapamadım,
Aynı soru çınladı kulaklarımda.
Kader… Bir eder mi bizi?
Yoksa başka kentlere mi uçurur?
Savruk birer rüzgar gibi,
Bir muharebe meydanında esen ölüm gibi.
Şubat gibi…
Söyle gökkuşağım,
Nedir bu günahın bedeli?
Ne çöller var aramızda ne de dağlar
Biraz inat, fazlasıyla yasak…
Yoruldu bu şehir, bu inattan.
Hangimizin inadıdır bu?
Senin mi, benim mi?
Yoksa yokluğunda katlanamadığım,
Kaçtığım bu şehrin mi?
Kaçtım, üç bin kilometre kaçtım.
Birkaç deniz ve sıradağlar vardı aramızda,
Yine seni düşünürdüm o çölün ortasında.
Sana yazılanları ve yokluğunda yazılanları okurdum.
-ki sen okumadığında müsvedde idi hepsi-
Sonra yapamadım.
Sensizliği bana ölüm sağrağı gibi sunan
Bu şehre döndüğüm gün,
Aslında sana döndüğüm gündü.
Artık kanmıştım o sağrağı içmeye,
İçemezdim daha fazla.
Kalp, dayanmadı duraksadı birkaç kez seni görmezken.
Söyle kara kalemle çizdiğim gökkuşağım!
Kim seni bana, beni sana yasak kıldı?
Ne suçu var kimsenin ne de günahı,
Aynı gün bizi doğuran,
Kader mi müsebbibi bu ayrılığın?
Yasakları yaşamak zorunda kaldık.
Hangi yasak elmayı yedik kim bilir,
Kovuldum teninin kokusundaki cennetten.
Umay Ana misali,
Ötüken misali,
Adem ile Havva gibi,
Buluşacağız bir gün, kavuşacağız.
Bizim dağımız yok koca şehir bizim…
Vatanım, unutmayı denemek bile istemediğim…
Bu hasret bize bile fazla…
17.01.2024 - 04:55
Eryaman / ANKARA
Yorumlar
Yorum Gönder